- Artık yavaşlamak zorunda Adaya söyle. | You should tell Ada to slow down. |
- Koca G, yavaşlamak isteyebilirsin. | Big G, you might want to slow down. |
Ama yavaşlamak istemiyordum. | But I didn't want to slow down. |
Anomali alanından geçerken yavaşlamak zorunda kalacaksınız. | You'll have to slow down to pass back through the anomaly field. I anticipated that. |
Ayrıca, ben yavaşlamak istemiyorum. | And besides, I don't want to slow down. |
5 yard çizgisinde yavaşlarım... | I slow down at the 5-yard line... |
O zaman senin için biraz yavaşlarım. | Then I'll slow down to wait for you |
Seni kaybedersem, beni ara, yavaşlarım, olur mu? | When I lose you, just, you know, give me a call, and I'll slow down, all right? |
yavaşlarım. | I'II slow down. |
İnmek istersen yavaşlarım; lakin asla durmam. | You want out, I'll slow down, but I am not stopping. |
Ama; ya yavaşlarsın ya da tamamen olayın dışında kalırsın, anladın mı? | But you've got to slow down or you're gonna burn out, okay? |
Biraz yavaşlarsın diye umuyordum. | - Hopin' you'd slow down. - Listen, if you're comin'... |
Sonra hevesini alır ve yavaşlarsın. | Then you get into a groove. You slow down. |
Öldüğün zaman yavaşlarsın dostum. | -You can slow down when you're dead. |
6. Son olarak motor yavaşlar. | 6th And lastly, the bike slows down. |
Adam yavaşlar, masasına varır. | "Adam slows down, reaching her table. |
Ama bazen bu koşuşturmaca tüm taşlar yerine oturana kadar yavaşlar. | But sometimes it slows down just enough for all the pieces to fall into place. |
Ancak belli bir açıyla cama çarptığında ışık yavaşlar ve yön değiştirir. | But when it hits glass at an angle, the light slows down and changes direction. |
Pekala yavaşlayacağım. | Alright I will slow down. |
Ancak, o gece çok susamıştım ve, şey mataramı doldurayım diye yavaşladım. | But that night, I am thirsty, so I, huh, slowed down to go to my canteen. |
Ben de yavaşladım ve o anda vurulduk. | So I slowed down,and that's when we got hit. |
Bir ara azıcık yavaşladım. | I mean, I slowed down a little. |
Dibime kadar girmişti. Yanımdan geçsin diye yavaşladım ama bana çarptı. | I slowed down to let him pass and he hit me. |
Kilitlemedi ve bende yavaşladım, düşündüm ki onu uyarmalıyım ama o çoktan gitmişti. | Uh, she hadn't locked it, and I slowed down, thinking I should tell her, but she am already gone. |