Amaçları zamanı sıfırlamak. | They intend to reset time. |
Denizaltıyı sıfırlamak gerek. | Somebody has to go reset the mini-sub. |
Her şeyi sıfırlamak dönüşümüzün bedeliydi. Başka portal yok. | the price of our return am a complete reset... no more portals. |
Sayın hakim, bu savcılığın duruşmaları sıfırlamak için yaptığı.. ...kanıt kurallarınca doğrulanmamış, umutsuzca bir hamlesi. | Your Honor, this is a desperate move by the prosecution, unsubstantiated by the rules of evidence, to reset these proceedings. |
Sonra arabelleği sıfırlamak zorundayım. Onu al. | And then I have to reset the buffer. |
Bitki, sineği sindirdikten sonra tuzak kendisini yeniden açar ve sıfırlar. Bir sonraki öğün için hazır. | Once the plant has digested the fly, the trap reopens and resets itself, ready for its next meal. |
Ayrıca sistem saatinizi de sıfırladım. | Plus I reset your systems clock. |
Bağlantıyı sıfırladım. | I reset the feed. |
Ben bilgisayarın saatini sıfırladım ve mürettebat bir kez daha bayıltılıp, kısa süreli hafızaları silindi. | I reset the computer's chronometer. And again, the crew am stunned into unconsciousness their short-term memories erased. |
Buraya geldiğimde frekansı sıfırladım. | When I got here, I reset the frequency. |
Daha doğrusu, ben zamanı sıfırladım. | Or, rather, I have reset time. |