- Dr Emerson, görülüyor ama başkası adına kaygılanmak, Tanrım. | - Dr. Emerson, seen here but worrying about someone else, what they wanna do, God. |
Ancak akciğerlerde sıvı toplandığı zaman kaygılanmak gerek. | It's only when fluid collects in the lungs that it's time to worry... |
Anne, kaygılanmak için bir neden yok. | Mother, there's no reason to worry, |
Bir kız hakkında kaygılanmak istiyorsan kendi kızınla ilgili kaygılan. | You wanna worry about a little girl? Worry about your own kid. |
Bu saatte o serserilerle olmandan kaygılanmak istemediğim için. | I don't want to worry about you being with those punks at this hour. |
Adamlarım için ben kaygılanırım. | I'll worry about my men. |
Bir şüphelinin fazladan mazereti olduğunda kaygılanırım. | I worry when a suspect has extra alibis. |
Bu ailenin reisi benim, kaygılanacak bir şey varsa tek başıma kaygılanırım! | I am the paterfamilias, the worry is mine alone! |
Bu nedenle onlar beni koklayınca kaygılanırım. | (SQUAWKING) * So I worry when they smell me * |
Sen hep kaygılanırsın zaten. | That's what you do, you worry. |
- Connie için kaygılandım. | - I am worried about Connie. |
- Senin için kaygılandım. | – You. I am worried about you. |
Adamım, ben de kaygılandım. | Man, I'm worried, too. |
Ben, daha çok elbisen için kaygılandım. | I'm more worried about your dress. |
Bizim için kaygılandım Cissi. | I worried about us, Cissi. |