Ama bunlar yine de benim kararlarım. | But those decisions are still mine. |
Artık kendi kararlarım için başkalarına bel bağlamamalıyım. | I have to stop relying on other people to make decisions for me. |
Bak, bunlar benim kararlarım. | Listen, these are my decisions. |
Bazen kararlarım felaket getirir ama bazen de bir anahtar getirir. | Sometimes my decisions bring disaster, and sometimes they bring a key. |
Benim ekibim, benim kararlarım. | My team, my decisions. |
"Aptalca kararlar vermeyin" diyordur. | "Don't make any dumb decisions." |
"Artık hayati kararlar vermeye aklen ehil değil." | "She am no longer mentally competent to make decisions in her life." |
"Bir şey"den kastın, sezi ve mantığa dayanarak bağımsız kararlar verebilen yetkin bir yetişkinse, ...evet, sanıyorum. | If by "all it" you mean a competent adult, capable of making independent decisions based on intuition and logic, then yes, I do. |
"John işin her kısmında güçlü kararlar verebilir. | "John makes able decisions in most areas of his job. |
"Nın" fiil değildir. Ayrıca kendi verdiğin kararlar için başkalarını suçlayayım deme sakın. | And don't blame other people for decisions that you make. |