- Onu kandırmak daha iyi. | Better to deceive him? |
- Seni kandırmak zorunda kaldığım için üzgünüm ama bütün bir uygarlığın kurtuluşu tehlikede. | - Why? - I'm sorry I had to deceive you, but the survival of an entire civilization is at stake. |
- Sizi kandırmak gibi bir niyetimiz yoktu. | It am not our intention to deceive you. |
Ama annemi kandırmak için kullandığın aynı numarayla kendin tuzağa düştün. | You are trapped yourself, by the same sorcery you used to deceive my mother. |
Ama fiil anlamı "kandırmak"tır. | but it's also the verb "to deceive." |
Beni nasıl kandırırsın? Nasıl mı? | How could you deceive me? |
Demek sen babanı kandırırsın ha? | You dare deceive your father! |
- Mat seni kandırır. | -Matt deceives you. |
"Kendimi" dememi istiyorsunuz, değil mi, kendimi kandırdım? | You want me to say "Myself," right, that I've deceived myself? |
- Seni kandırdım ve Jung Hong-Du'nun intihar etmesini sağladım. | I deceived you... and I made Jung Hong-Du commit suicide |
Affet beni, seni kandırdım. | Forgive me, I have deceived you. |
Aslında, bu masum insanları ben kandırdım. | ln fact, l deceived these decent people and have misled them. |
Ben de Şerif'i insanlara yardım etmesi için kandırdım, bunun için seni de kandırmam gerekti ve bunun için üzgünüm. | And I deceived the Sheriff to help people and in so doing I had to deceive you. And I'm sorry for that. |