"Seninle iş yapmak bi zevkti... | "Happy to do business with you. |
- Sadece benimle iş yapmak zorundasınız. | - You just have to do business with me. |
- Seninle iş yapmak istiyoruz. | - We want to do business with you. |
- Sizinle iş yapmak bir zevk, Sör John. | - It's a pleasure to do business with you, Sir John. |
- İyi, sizinle iş yapmak bir zevk. | - Good to do business with you. |
"Çalışmalarınıza devam etmenizi tavsiye ederiz" yazdılar ama gerçek hayatta kimseye yalvarmam, iş yaparım. | "We suggest you continue your studies," but then life... I never beg anyone, I do business. |
Bazen eğer ortam da uygunsa sadece tokalaşarak bile iş yaparım ben. | Sometimes, when I felt it am appropriate, I would do business on a handshake. |
Ben Androshnez'le iş yaparım. | I do business with Androjnev. |
Ben sadece iş yaptığım insanlarla iş yaparım. | I only do business with the people I do business with. |
Ben, tam da bu şekilde iş yaparım! | Oh? It is exactly how I do business. |
Burada bu esnada iş yaparsın. | Here, you'll do business in the meantime. |
Eğer istediğin şey haydudun elindeyse, onunla iş yaparsın. | If a criminal has what you want, you do business with him. |
Normalde bu şekilde mi iş yaparsın? | Is this how you normally do business? |
Babam Southampton dışında, kaptanla iş yapar. | My father does business with the captain out of Southampton. |
Bello sadece yüz yüze iş yapar. | Bello only does business in person. |
Hangi adam mayoyla iş yapar? | Who does business with a guy in a swimsuit? |
Ama Victor'la iş yaptım. | I did business with Victor, though. |
Bir ara El Sereno'da onlarla iş yaptım. | Look. I did business with them one time in El Sereno. |
Bir kez Sean adında biriyle iş yaptım. | I did business with a guy named Sean once. |
Ve kimlerle iş yaptım diyorsun şimdi? | And you say you did business with who now..? |
Sizinle iş yapacağım. | I will do business with you. |