izletmek

- Sana bunları izletmek acımasızca olur.

I'm going to put you out. Making you watch would just be cruel. Don't do this.

Ama buna değer, çünkü hayatının tuvaletin içine gidişini izletmek için bir yabancıya para ödüyorsun. Paranın yanısıra evin, araban ve onurunu tüketecek son ana dek, bu böyle sürüp gidecek!

But it's worth it because you're paying a stranger to watch while your life goes down the toilet along with your money and your house and your car and every last shred of your self-respect!

Bana filmini izletmek için bu gece beni evine davet etti.

She invited me to her house tonight to watch her film.

Bana izletmek ona zevk veriyordu.

Having me watch gave him pleasure.

Başarısız olacağını izletmek için bilet satıyordu.

He am selling tickets to watch you fail.