Example in Turkish | Translation in English |
---|---|
Beyaz saçlı bir kadın görmekten korkuyorum, tıpkı parktaki kadınlar gibi mezarı bekleyen, siyah şallar içinde küçük bohçalar. | I'm afraid I'm gonna see an old lady with white hair, like the old ladies in the park - little bundles in black shawl, waiting for the coffin. |
Hepsi bohçalar taşıyordu ve Davud Yıldızı takmışlardı. | They carried bundles, wore the Star of David. |
Language | Verb(s) | Language | Verb(s) |
---|---|---|---|
Dutch | samenbinden | English | bundle |
Finnish | kimputtaa,niputtaa, nivoa | French | enliasser |
German | bündeln | Indonesian | ikat |
Italian | affardellare, affastellare, rinfagottare | Portuguese | enfardelar |
Swedish | bunta |