* bir ya da iki kere olsun * * bana kızgın kalmak pahalıdır * * ama bağışlamak bedava * * bağışlamak bedava * | * maybe once or twice * * but staying mad at me is expensive * * and it's free to forgive * Oh. * and it's free to forgive * |
- Seni bağışlamak için geldim. | -I came up here to forgive you. |
-Hata yapmak insana bağışlamak Tanrıya mahsustur. | -My point is to err is human, to forgive, divine. |
Ama kalbimin ihtiyacı olan şey bağışlamak. | But what my heart needs is to forgive. |
Amerika bile bağışlamak ve unutmak istiyordu ve hatırlamak. | Even the United States wanted to forgive and forget and remember. |
"Eğer bir şeytansan zamanla bağışlarım seni | "Ifyou're evil I'll forgive you by and by |
- Ancak o zaman seni bağışlarım. | - Only then will I forgive you. |
- Böyle birini nasıl bağışlarım? | - How do you forgive someone like him? |
Adil olarak, kararı sana bırakacağım ya, Reno'nun borçlarını bağışlarım ya da, seni ve küçük kızın kalbi için dövüşünü desteklerim. | It's only fair, I'll leave it to you to decide... either I forgive Reno his debts. Or I'll stake you and your fight for the little girl's heart. |
Artık nişanlımsın, yani eğer onu bağışlamamı istersen, bağışlarım. | All right, well, listen, you're my fiancée now, so... if you want me to forgive him, I will. |
-Umarım onun bu kötü davranışlarını bağışlarsın. | She's busy. - I hope you will forgive her bad manners. |
Ama yanıIdıysak, umarım bizi bağışlarsın. | But if we were wrong, I hope you can forgive us. |
Başkalarının hatalarını bağışlarsan kendini de bağışlarsın. | Forgive others means forgive yourself. |
Beni bağışlarsın, değil mi? | You do forgive me, don't you? |
Catherine... ikimiz de oyun konusunda deneyimliyiz, değil mi, o yüzden umarım bu sorumu bağışlarsın, fakat senin sifilis kapmamış olmam mümkün mü? | Catherine... we are both veterans of the game, are we not, so I hope you'll forgive the question, but is it possible that you don't have syphilis? |
Ama Tanrı bizi bağışlar. | But God-- see, God forgives us. |
Ayrıca kilise yersiz davarınışları bağışlar. | And the church forgives your indiscretions. |
Belki de Tanrı bağışlar. | Even the Lord forgives one mistake. |
Beni bağışlar. İsa beni bağışlar çünkü onu her şeyden üstün tutuyorum. | Jesus forgives me because I put him first in everything. |
Benim kalbimi İsa bilir ve beni bağışlar. | Jesus knows my heart, and he forgives me. |
- Seni bağışladım. | - I forgave you. |
Ama aklıma Gehna geldi ve seni bağışladım. | But I thought about Gehna and forgave you. |
Ama onu görünce, bağışladım. | But I saw her... and forgave her. |
Bağışlayacağımı bağışladım ben. Benim için kaybettiğin yılların hatrına. | I forgave what I could, given the years you lost for me. |
Buna rağmen seni bağışladım. | But still I forgave you. |
Ben büyük merhametlik gösterip sizi bağışlayacağım. | In my great mercy I will forgive you. |
Bizim inanç şeklimiz sana yabancı geldiğinden bu saygısızlığını bağışlayacağım. | As you're unfamiliar with our religion, I will forgive your disrespect. |
Hatırımdaki şu ana dek yaptığın tüm suçları bağışlayacağım. | I will forgive you any transgression, so long as I know that. |
Sizden ufacık bir haber alabilirsem ruhumu riske atmanızı bağışlayacağım. | I will forgive you forjeopardizing my soul... in exchange for some news of you. |
Ve sen bunu aklından çıkarabildiğin gün ben seni bağışlayacağım. | And the day you can get that image out of your mind.. I will forgive you. |