Bizzat söylemek istedin. Ama açık açık söylemek yerine konuyu dolandırıyorsun ve bence bu gerçekten çok saçma. | You wanted to do it in person, but instead of coming out with it, you're making small talk, which is pathetic. |
Bu şiddete göz yumamam ama açık söylemek gerekirse o yumruk muhteşemdi. | I do not condone violence, but I have to be honest, it am awesome. |
Seni görmek Sherry, ama, açık söylemek gerekirse, burada bulunmanın hiç de iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. | It's good to see you, Sherry, but to be blunt, I don't think your being here is a good idea. |
Çünkü, açık söylemek gerekirse Kaneesha'nın siz olmadan tutunabileceğini pek sanmıyorum. | Because, frankly, i don't see kaneesha making it without you. |
Daha nasıl açık söylerim bilmiyorum: | I have told you. I don't know how to make it any clearer: |
Sana bırakıp gitmezsen neler yapacağımı açık açık söyledim Toretto. | I told you exactly what I am gonna do if you didn't walk away, Toretto. Go! |