| Bilgi, doğası itibariyle akmak zorundadır. | Information by its very nature needs to flow. |
| Bir damla su kanın ve diğeri bir şapırtı olabilir bir nehir, yükselen bir sel zamanında durdurulamayan bütün direnişi kıran bir kez daha özgürce akmak için kaderine yolculukta | One drop of water of blood and then another can become a ripple, a river, a rising torrent unstoppable which in time breaks down all resistance to flow free once again on the journey to it's destiny |
| Bu antik su, üzerinden akmak için kullandığı yerden ayrılarak oluşmuştur. | This ancient water is all that's left of the rivers that used to flow across the land above. |
| Halen köprü altından akmak için çok genişler, ikinci aşamaya geçilmeli... Takım daha ikna edici bir kuvvet kullanıyor... | They're still too large to flow under the bridge, so, for stage two, the team uses a more persuasive force... |
| Su akmak için uğraşmaz." | The water does not try to flow..." |
| Bir nehir gibi akarım seninle. | And flow by you like the river |
| "Bu ormanda dumandan bir nehir akar" | "In this jaundiced jungle, flows a river of smoke" |
| "Seni doğduğum günden beri seviyorum. Sana her solukta tazelik verdim. Aşkın sessizliği damarlarımda akar. | I've always loved you tenderness I gave you little by little secret love flows through my veins you release it is impossible |
| "halâ kan akar..." | "blood still flows..." |
| # Damarlarımda akar kanın # | [Laughing] ♪ Your life's blood flows through my veins, ♪ |
