"Seni kucaklamak isterdim, ama ölüyorum. | I would have liked to embrace you, but I'm dying. |
"Seni kucaklamak isterdim... "ama ölüyorum. | I would have liked to embrace you, but I'm dying. |
- Ya yavaş ölüm ya da hayatı kucaklamak? | a slow march toward death, or are we gonna embrace life? |
...tek kızlarını kucaklamak için gelirlerken..." | ...came running to embrace their only... " |
Ama karşılığında bir şey yapmak istiyoruz ve bu da sizin müvekkiliniz için Bay Barsetto. - Annesinin sergisini resmen kucaklamak için. | But we do want something in return, and that is for your client, Mr. Barsetto, to publicly embrace his mother's exhibit. |
Davama inanan her kim olursa, onu kucaklarım Yunan, Karyan, Lidyalı, İyonyalı. | For I will embrace in my cause any man... Greek, Carian, Lydian, Ionian - who believes in it. |
Her inanıştaki adamı kucaklarım. | I embrace men of all faiths. |
Hélène'i kucakladığımda, bütün kadınları kucaklarım. | When I embrace Hélène, I embrace all women. |
Söyledikleri şeyi yapmadım ama eğer sana yarıdmı dokunacaksa ölümü kucaklarım. | I did not do this thing but I embrace death, if it helps you. |
"İşte o esnada birine âşık olursan "umut tekrar filizlenir." "Ve hayatı tutkuyla kucaklarsın!" | If at that time, you fall in love with someone hope will blossom again from the earth and embrace life with passion! |
Beni kucaklarsın. | You embrace me. |
Gelecekten korkabilirsin ya da onu kucaklarsın. | You can fear the future or you can embrace it. |
Gözlemlersin, kucaklarsın ve alırsın ama geride kalıp görünmez olmaya çalışırsın. | You observe and you embrace and you take in, but you stay back and you try to stay invisible. |
Madonna gibi olup gollum* gibi kollarınla gençliğine tutunmaya devam edebilirsin. Ya da Meryl Streep gibi yapar ve yaşını zarif bir şekilde kucaklarsın. | you can be like Madonna and cling to youth with your gollum arms or you can be like meryl streep and embrace your age with elegance. |
Amca girer, Treplyov kucaklar onu: | Enter the uncle, Treplyov embraces him: |
Anlamsızlık alemi bunları kucaklar. | the realm of nothingness embraces them |
Bir "kadın" hayatı kucaklar yaşamını daha iyi yapacak seçimler yapar. | "A woman embraces life. "A woman makes choices to make her life better. |
Bu yüreğim kucaklar... | # That this heart of mine embraces # |
Böylece bu yabancı dünya gelir ve kucaklar beni. | ln which this strange world comes and embraces me. |
- Karanlığı kucakladım zaten. | I already embraced the darkness. |
-Ve seni kucakladım | And embraced you |
Asma bahçelerinde dolaşan güzelleri Buhtunnasır put yaptı. Ben ki zamansız bahçeleri kucakladım. | Buhtunnasir turned the beauties into icons, wandering in the vineyards l who has embraced timeless gardens |
Deneyimlerimi yaldızlı kafeslerin ötesinde kucakladım. | [Laughter] I've embraced my experiences beyond the gilded [Bleep]... Cages. |
Hayır, Myrtle. Aksine kucakladım kaderimi. | No, Myrtle, I've embraced it. |