| Boş vaktinde yapmak istediği tek şey bira yapıp şişelemek. | All he wants to do with his free time Is make and bottle pilsners. |
| Her miktarda uyuşturucu satıyorum... çifti 5 dolara da var, hatta 2 dolarlık şişelerim bile var. | Pass some dimes, nicks, tres... two for fives, even two-dollar bottles. |
| Ve şurada boş duran yerde çok güzel Shirley Temple şişelerim vardı. | And over there, I used to have- in that empty space, I used to have some of the prettiest Shirley Temple bottles I've ever seen. |
| Yani şişelerim burada daha hızlı yaşlanacaklar. | My bottles will age faster here. |
| Belki de şişelersin. | Maybe you could bottle it. |
| "yeşil şişeler" | % Green bottles % |
| - Bütün şişeler düzgün paketlendi. | - All the bottles are properly packed. |
| - Evet ama bu şişeler, bulduğumuz yaraları yapamaz. | Yeah, but... these bottles wouldn't have provided the injuries that we found. |
| - Kaç günlük şişeler ve kapaklar birikmiş. | - My God, there are water bottles and caps for days. |
| Bizzat şişeledim. | I bottled it myself. |
| Kendim şişeledim. | I bottled it myself. |
| Onu pes ettirene kadar dövdüm ve kolay kullanım için şişeledim. | - What are you beating at? - I'm beating at happiness. I've beaten it into submission and bottled it for convenience. |
