Baba, şakalaşmak için zamanım yok. Acelem var. | Dad, l don't have time forjokes l'm in a hurry. |
Hepimiz umutsuzluğun eşiğindeyiz tek yapabildiğimiz birbirimizin suratına bakmak birbirimize eşlik etmek, biraz şakalaşmak. | We're all on the brink of despair, all we can do is look each other in the face, keep each other company, joke a little... |
O şakalaşmak için yanıma geldi. O da benim gibi bir acil servis hekimidir. | So she just on a lark came, and she's an emergency doctor like I am. |
Oturup, onları tanımak onlarla şakalaşmak, onları güldürmek ve hayatlarından bir parça görmek çok güzel. | It's just been really nice to sit down and get to know the tribe and to share some jokes with them, let them laugh at us and see a bit of their life. |
Tek yaptığımız şakalaşmak ve aptal patronumuz Liz Lem... | All we do is joke around together about our stupid boss, Liz Lem... |