Amaçlarını çözümlemek için bilgi verir. | And resolve is within his reach. |
Biliyor musun holigan arkadaşım, bu hoşnutsuz meselemizi çözümlemek için verimsizce girişimlerle beynimi paralıyordum. | My hooligan friend, I've been racking my brain in a fruitless attempt to resolve our unpleasantness. |
Bunu çözümlemek için ne gerekiyorsa yapmam gerek. | I must do whatever it takes to resolve it. |
Madem beni Katolik dünyasından dışladınız bu andan itibaren zalim çözümlerim devreye girecektir. | Since I've been thrown out of the Catholic world from this moment on they shall be my diabolical resolve. |