Balinayı suya yuvarlamak için şehrin en güçlü adamları lazım. | Okay, we'll need the town's strongest men to roll the whale back in the water. |
Bay Paris, gemiyi yuvarlamak için Voyager'da yeterli enerji kaldı mı? | Mr. Paris, do we have enough power to take Voyager into a roll? |
Hayır, sanırım yapman gereken, pipinin üzerinde yuvarlamak. | Doesn't it give any other directions? No. It looks like you're just supposed to roll it over your wiener. |
Hayır...ama içki içmek ve bir şeyleri yuvarlamak öyle | No... but getting drunk and rolling stuff is. |
Hepsinin kaplarını hazırlamanın ardından yapman gereken hamuru yoğurmak, yuvarlamak ve içlerini doldurmak. | Uh, but I made the pie crust in bulk, so it was just a question of rolling and kneading and filling. |
Dilimi yuvarlarım. | I slow my roll. |
Eğer elektrikler kesilirse, gözlerimi yuvarlarım çıkışa kadar beni takip edersin. | If there's a power cut, I'll roll me eyes and you can follow me out to the exit. |
Gerekirse seni ben yuvarlarım. | Well, I'll roll you if I have to. |
Maine'e gidip şovumu yapacağım belki bir ıstakoz rulo alırım bir motel odası tutar sonra da konyakla beraber üç tane yuvarlarım bunlardan. | I'm going to Maine, I'm gonna do my show, get a lobster roll, maybe, get a motel room and then throw three of these things down my head with some cognac. |
O çengel atışlar yapar, ben düz yuvarlarım. | He's a hook guy, I'm a straight roller. |
Sen beni yuvarlarsın, ben de yiyecek içecekleri içeri taşırım. | You roll me over, I bring in the groceries. |
Banka müdürü dediğin projeye dahil olur, kendini ve itibarını tehlikeye atar, her şeyini riske atar, zarlarını oyuna yuvarlar! | A bank manager gets involved with the project, he sticks his neck out, he risks his reputation, goes for broke, he rolls the bones! |
Dişi bir tane yumurta bırakır ve erkeğin altına yuvarlar. | The female lays a single egg and rolls it onto the feet of the male. |