- Bilmem. Sempatimi kazanmak isteseydin, beni yumuşatmak isteseydin diyelim kurgulanmış hırsızlık olayı işe yarardı. | If you were looking to earn some sympathy from me, soften me up, say, a staged break-in might be one way to do it. |
- Sonra da geldiğinde bizi yumuşatmak için hediyeler getiriyor. | When he does, he brings presents to soften us up. |
Amacımız Rusya'yı yumuşatmak, onları müttefik olarak... | Well, our goal is to soften Russia, to bring them in as a partner for... |
Anne' nin dişleri gönleri yumuşatmak için dişetlerine kadar körelmiş olduğundan bebekken onlar için yaptığını şimdi kızları onun için yapar. | Asiak's mother has worn her teeth to their gums softening hides so her daughters do for her as she did for them when they were babies. |
Ayrıca aranızdaki "kahramanları" yumuşatmak için de. | ...and soften up those "heroes" among you. |
- Evet, çünkü kalbini ben yumuşattım. | - Yeah, because I softened it. |
- Neyse ki senin için onu yumuşattım. | - Glad I softened him up for you. - Yeah. |
- Onu iyice yumuşattım. Ama onu sağ tutma seçimini sorgulamaktayım. | I'm having her softened up, but I question the merit of keeping her alive. |
Onu ben senin için yumuşattım. | I softened her up for you. |
Onu biraz yumuşattım. | I softened him up a bit. |