Biraz daha yoğurmak ister misin? | Want some more kneading? |
Bu işlem bir kil parçasını sıcak ve yumuşak bir hale getirmek için yoğurmak gibidir. | This process is like kneading a piece of clay to make it warm and soft. |
Hepsinin kaplarını hazırlamanın ardından yapman gereken hamuru yoğurmak, yuvarlamak ve içlerini doldurmak. | Uh, but I made the pie crust in bulk, so it was just a question of rolling and kneading and filling. |
Orada çok katı bir kural vardı; o da der ki çiftlikte tüm ekmeklerimizi kendimiz yoğurmak zorundayız. | And the toughest law said that it had to be right there... at the farm, that all of our bread had to be kneaded. |
İçeceği ve yemeği karıştırıp.. ...yoğurmak zorundasınız çünkü. Ve yaparken içeriyi batırmamaya dikkat etmelisiniz. | You gotta mix up the drinks and mix up the food... and knead 'em around... and not let everything float off in the interim. |
Yeter yorma artık kendini,kalanını ben yoğururum. | Don't wear yourself out, I'll knead the rest. I'm not tired! |
Aşktır bu, merhaba merhaba bayanlar, eğlence burada eğlence heryerde fırıncı ekmek yoğurur öyle güzeldir ki ekmeği, düşününce acıkırım postacıyı uçarken görürüz sanki mavi bir melek tanrıya mektupları götüren isimsiz bir mucize dilenci istasyonunda onu metrodan çıkarken görürüz güneşle ve şarkılarla sarhoş olmuş | It's love, hello hello ladies, there's joy Everywhere there is joy The baker kneads the dough with both arms |
"'Fırını ısıttım ve hamuru yoğurdum.'" | "'I've heated the oven and kneaded the dough. |
Dün yoğurdum ve bütün gece dinlenmeye bıraktım. | I kneaded it yesterday, and let it sit overnight. |