Sana attığım tokatla oluşturduğum saygı bana yaramak yerine tokadı yiyen sana yaradı. | Instead of me being looked at with respect borne out of fear for slapping you, it is you, the slapped, who's reaping the benefits. |
Evet, seninkinden çok kendi yararım için söyledim. | Yeah, I said that more for my benefit more than yours. |
Galiba bu benim yararım. | That was probably for my benefit. |
Gecenin bir köründe benim yararım için mi kaçtın? | you ran away in the middle Of the night for my benefit? |
Kendi yararım için arkadaşımı nasıl feda edebilirdim ki? | How could I sacrifice a friend for my own benefit? |
Kendi yararım için bildirmedim ödevi. | I didn't give out the assignment for my benefit. |
"İyi bir iş anlaşması herkese yarar." | "A good business deal benefits all." |
- Bu bize ne gibi bir yarar getirecek? | I don't see how that benefits us. |
- Ölü bir jüri üyesi kimin işine yarar ki? | Mmm-hmm. And who benefits from a dead juror? The defendant. |
Aldo Gonzales, bir yerli örgütü başkanı. Kirlenme sadece Monsanto gibi çok-uluslu şirketlerin işine yarar. | Contamination only benefits multinationals like Monsanto. |
Ama "yarar" kısmı olmadan. | But no benefits. |