Ajan Scully bir hükümet komplosunun ... dünya dışı varlıkların varlığını yalanlamak için olduğunu... kanıtlayacak. | Agent Scully will prove a conspiracy exists to deny the existence of extraterrestrials. |
Bir akrabalık olduğuna inanmak için sebebim varsa, bunu doğrulamak ya da yalanlamak için yapılan genetik testler var. | If I have a reason to believe such a relationship exists, there are genetic tests to confirm or deny it. |
Bizce J.D. Murdoch'un bu iddialari yalanlamak için Peter ile sahsen görüsmesi testin insanlik disi oldugu haberini dogruluyor. | The fact that CEO J.D. Murdoch personally contacted Peter to deny these claims, we feel gave total credence to the leak that testing am more inhumane than we have ever seen. |
Eğer akrabalığın var olduğuna inanmak için sebebim varsa, bunu doğrulamak ya da yalanlamak için genetik testler var. | If I have a reason to believe such a relationship exists, there are genetic tests to confirm or deny it. |
Gözlerinin içine bakıp, o iddialarını yalanlamak zorunda kaldım. | I had to look her in the eyes and deny that claim. |
Bu bilgiyi ne onaylarım, ne de yalanlarım, Zo. | I can't confirm or deny this, Zo. |
Bu yaptığımızdan birine bahsedecek olursan ben de yalanlarım. | If you say a word of this to anyone, I'll deny it. |
Böyle bir soruşturma belki vardır. Ama bunu ne doğrularım, ne de yalanlarım. | I can neither confirm nor deny any investigation which may be in progress. |
O zaman ben de yalanlarım. | Then I'll deny it. |
Arnavutluk her şeyi yalanlar. | Albania denies everything. |