| Etkilendiyse, gümüş sırlı aynada, yansıması titreşir. | In a silver mirror, if she's infected, the reflection vibrates. |
| Evet, her evren kendine has bir frekansta titreşir. | You see, each universe vibrates at its own specific frequencies. |
| Her tel kendi frekansında titreşir... aynı kemandan çıkan notalar gibi. | Each string vibrates at its own frequency- like on a violin, producing "notes." |
| Her şey titreşir. Yani şarkı söyler. Sokaklar, İç organlarımız, elektrik ve her şey. | See, everything that exists vibrates, and therefore sings... the street, your internal organs, electricity, everything. |
| Her şey titreşir. | Everything vibrates. |
