"Babe the Blue Ox'un, Paul Bunyan'ın tomruklarını taşımak için bol miktarda kalsiyuma ihtiyacı var... | "Babe the Blue Ox needs lots of calcium to carry Paul Bunyan's lumber... |
"Birilerini öldürmek için silah taşımak zorunda değilsin" demişti. - Anlamadım. | "you don't have to carry a gun to kill someone". |
"Gerçek Kimlik" kanununu kabul etti ve Mayıs 2008'de hayata geçecek projeye göre, her birimiz içinde kişisel bilgilerimizi barındıran ve taranabilir barkoda sahip bir "Federal Kimlik Kartı" taşımak zorunda kalacağız. | In 2005, congress under the pretense of immigration control and the so called war on terrorism, passed the Real ID act, under which it is projected by May 2008, you will be required to carry around a Federal Identification card |
"Hareket kabiliyeti" kömür taşımak üzere geliştirilmişti. Ama daha ilk seferinde insanlar, kömür vagonlarına tırmandı. | "Locomotion" had been built to carry coal, but on its maiden voyage, people clambered into the coal carts. |
"Taraflardan ilki diğerine kendi isteğince yönetmek, yollamak,kazanç sağlamak ya da ruhunda,vücudunda ya da kanında taşımak için maksimum gücü vermektedir." | "The party of the first part gives the party of the second part full power to do with him at their pleasure, to rule, send, fetch or carry him or his, be it either body, soul, flesh or blood." |
"Bu kılıcı 1 5 yıl boyunca taşıdım. | "I have carried this sword for 15 years. |
"Dokuz ay boşuna mı taşıdım seni karnımda?" | l mean, you move when l say move. "Think l carried you in my body for nine months |
# Arka kapıdan onu odaya kadar taşıdım... #...ve yatağıma yatırdım. | And l too carried him to the room by the back door and put him ln my bed. |
- Bakın, onu ta yukarı taşıdım. | Look, I carried her up the stairs and everything. |
- Ben elbise çantasını taşıdım. | I carried the garment bag. |
- Onu ben taşıyacağım. | - I will carry him. - As you wish. |
Afrika'nın derinliklerini aydınlatmak için o öpücüğün anısını yanımda taşıyacağım. | I will carry the memory of that kiss with me to lighten the depths of Africa. |
Ama seni neremde istersen orada taşıyacağım. | But, I will carry you wherever you want. |
Aşkım, sevgili aşkım, seni mezara dek kalbimde taşıyacağım. | My love, oh, my love, to my grave I will carry you in my heart. |
85 gramdan fazla sıvı taşıyorum. | Well, I am carrying more than three ounces of liquid. |
Babası kendi öz kardeşim olan piç bir çocuğu içimde taşıyorum. | l am carrying a bastard child fathered by my own brother. |
Bebeği burada taşımıyor olabilirim ama kesinlikle burada taşıyorum. | I may not be carrying the baby here, but I most certainly am carrying it here. |
Ben bir çocuk taşıyorum. | I am carrying a child. |
Bende kargo taşıyorum. | I am carrying cargo. |