Example in Turkish | Translation in English |
---|---|
Evet, kaçmak, tüymek, sıvışmak, yok olmak. | Yeah, scram, split, let's make a run for it. |
Hayır, hayır, hayır, sıvışmak yok.Bu kadar.Evinize gidin. | Nah, nah, come on, scram. That's it, go home. |
Zıplamak, teslimatçının bisikletini almak ve sıvışmak. | Jump down, grab the delivery guy's bicycle and scram. |
Sonrasında neşeli şeytan geri gelir, şakanın kötü gittiğini görür, cıvatayı yerinden çeker ve sıvışır. | So the merry prankster comes back later, sees the joke gone bad, then he just yanks the pin and scrams. |
Language | Verb(s) | Language | Verb(s) |
---|---|---|---|
Dutch | opkrassen | English | scram |