Belki sıkılmak dışında bir şey hissetmeliyim. | Maybe I want to feel something other than boredom. |
Biraz sıkılmak bana uyar. | Little boredom suits me just fine. |
Düğünler oldukça sıkıcıdır, ve ben tek başıma sıkılmak istemiyorum. | Because weddings are vey boring and l don't want to get bored alone. |
En büyük düşmanın sıkılmak. | Your biggest enemy is boredom. |
Onlarla sıkılmak istediğimizi sanmıyorum. | I don't think we need bore ourselves with them. |
Ben kendi gölgemin üzerine zıplamaktan baya çabuk sıkılırım yani. | I could get bored of jumping at my own shadow pretty fast. |
Tamam, beklemekten sıkılırım. | Okay. I do mind waiting. |
Annie, benimle stüdyoya gelsen çok mu sıkılırsın? | Annie, would you hate very much running down to the studio with me? |
Böyle bir şeyden nasıl sıkılırsın? | How do you get bored with that? |
Nasıl sıkılırsın ? Bu kongrede herşey var | He's poised and measured and doesn't wear a chip rug |
Çok sıkılırsın. Ama okulu görmek hoşuna gidebilir. | I don't mean to the dinner, that would be boring for you, but you might enjoy seeing the school. |
İşimin ayrıntılarını duymak istemezsin sıkılırsın. | You don't want to hear about my work. It bores you, right? |
- Duydun ya, Huysuz olmaktan sıkıldım. | What did you just say, Grouchy? You heard it. |
7 somunu 4 günde yiyemezsin. Bundan sıkıldım. | You didn't eat 7 loaves in #4# #days. |
Bak, ben sıkıldım demedim. | I didn't say I am bored. |
Beklemekten sıkıldım. Yüzünü görmek istedim. Gerçekten buna paha biçilemez. | I am bored waiting, but I did so want to see your face, and it is indeed priceless. |
Ben dayak atmaktan sıkıldım o yemekten sıkılmadı. | I got tired of beating him. He didn't get tired of being beaten. |