- Ama sağmak zorundasın. | I don't want to milk you. Well, you're gonna have to. |
- Seni sağmak istemiyorum. | You're gonna have to milk me. |
- Taburede otururken Alice'den süt sağmak zorundaydın. | - You had to milk Alice sitting on a stool. |
- İnek sağmak domuz kesmek, veya sebze yetiştirmek gibi şeyler. | - Like milked a cow, or slaughtered a pig, or, you know, grew a vegetable. |
-Bilirsin işte. İnekleri sağmak,.. ...tavuklara yem vermek ve domuzları beslemek. | You know, just milking cows, feeding chickens, slopping pigs. |
Açıklanmayan şeyler oluyor diyorum. Ve bana birkaç saat verirsen... Kaynaklarımı biraz sağarım. | I'm telling you something's going on that hasn't been reported and if you give me a couple of hours I'll milk some of my sources. |
Babamın çitini yaparım, domuzlara lapa yedirir, inek sağarım! | String my pa a fence, slop some pigs, milk some cows. |
Gidip biraz domates bulurum, hamur yoğururum ve peynir yapmak için inek sağarım, ne gerekiyorsa yaparım. | I can go out and find some tomatoes, and I can mill some flour and I will milk a damn cow to make cheese... whatever. |
Hayır, sütlerini ben sağarım. | No, I'll milk them. |
Keçileri sağarım, 4 yaşıma kadar gübrelerini topladım. | I milk the goats, I collect the dung since I was four years old. |
12 yaşındayken yılan balığımın sütünü bir kâse yahniye sağdım. | When I was 12 I milked my eel into a pot of turtle stew. |
Daha yeni sağdım ve sana getirdim. | l just milked this and brought it for you. |
O çıngıraklıyı yakaladım ve sağdım. | I caught and milked that rattler. |
Sana evlat verdim, ineklerini sağdım | # Given you children, milked your cow |
Seni sağdım. | I milked you. |