- Mademki bir hediye, reddetmek olmaz. | And if it's a present, it's rude to refuse! |
-... Düşünebiliyor musun? Nasıl da zevklidir böyle bi' durumda reddetmek? | -...can you imagine how pleasant it is to refuse in such a situation? |
Ama hayır işin olmayı reddetmek zorundayım. | but I refuse to become your charity case. |
Ama müzakere sırasında, Nazilerin teklifini reddetmek için çok da ütopik olmayan bir başka sebep daha öne sürüldü. | But during the discussion there am another, less idealistic reason suggested to refuse the Nazis' offer. |
Ama reddetmek zorunda kalmak çok utanç verici. | But it is very humiliating to have to refuse. |
"...başlık takmayı reddettim... | "I refused the hood |
"Bizler ucubeyiz," derdi. Buna inanmayı reddettim. | "We're freaks." I refused to buy into that. |
"Halkın Partisi Birliğine" inanmayı reddettim. | I refused to believe the Citizens' Nonpartisan outfit. |
"Onunla konuşmayı reddettim. | I refused to talk to her. |
- ...ilgili yardım istedi mi? - İstedi ama reddettim. | ~ She did, I refused. |