Speak any language with confidence

Take our quick quiz to start your journey to fluency today!

Get started

Oynayabilmek (to play) conjugation

Turkish
20 examples

Conjugation of oynayabilmek

Ben
Sen
O
Present tense
oynayabilirim
I play
oynayabilirsin
you play
oynayabilir
he/she/it plays
Past tense
oynayabildim
I played
-
-
Future tense
oynayabileceğim
I will play
-
-
Present continuous tense
oynayabiliyorum
I am playing
-
-

Examples of oynayabilmek

Example in TurkishTranslation in English
5 denemeden sonra, William'ın 17.5 olan ortalama puanı... 18'e yuvarlandı... sonunda Marquette'te oynayabilmek için bursu kabul edebilecek.After five attempts, William's composite score of 17.5... is rounded up to 18... and he can finally accept a scholarship to play at Marquette.
Bankta oturan iki şişko adamın korkunç olmayabileceğini, saklanıp kağıt oynayabilmek için güzel bir gölgelik olabileceğini öğrendim.I learned things like two fat guys sitting on a bench didn't have to be scary, they could also be a nice shady place to hide and play cards.
Belki de oynayabilmek için daha iyi atman gerekiyordur. Evet.Maybe you'd play more if you could throw better.
Ben korkmadım. Sözleşmeye göre oynayabilmek için sadece 2.0 ortalama tutturmak gerekli.The state only requires that they have a 2.0 average to play.
Bir gün, ben de onlar gibi oynayabilmek istiyorum.Someday, I want to play just like them.
"Artık sana ihtiyaç duyulmuyor, çünkü bu rolü senden daha iyi oynayabilirim."- "You're no longer needed, because I can play that role better than you."
- 19 yaşı oynayabilirim, değil mi?- I can still play 19, right?
- Ben hangi bölümü oynayabilirim?- What part can I play?
- Ben kağıt oynayabilirim!- I can play cards!
- Bu oyunu oynayabilirim.I can play that game.
"Dışarı çıkıp oynayabilirsin istersen eğer, güneşli ve güzel bir gün görmeye değer."she said, "If you want to, you can go out and play, it's sunny outside, and a beautiful day".
"House." da evi oynayabilirsin.You could play a house on "House. "
"kurallara uyarsan bol bol oyun oynayabilirsin." Çok iyi."Follow the rules and playtime will follow." Got it.
- Babanla mini golf oynayabilirsin.- You can play mini golf with Dad.
- Belki sen de oynayabilirsin. "- Perhaps they'll let you play."
Bazen, öyle olduğunu sanmamızı sağlayacak oyunlar oynayabilir.It plays tricks occasionally to make us think so.
Chloe ile birlikte trambolinde oynayabilir mi?Do you mind if he plays on the trampoline with Chloé?
Evinin yakınındaki köpek parkında onunla saatlerce oynayabilir.There's this dog park on her street where she just plays with her for hours.
Geç oldu ve aklın bazı oyunlar oynayabilir.It's late, and the mind plays strange tricks.
Herkes oynayabilir.- oh, come on! Everybody plays.

More Turkish verbs

Related

Not found
We have none.

Similar

Not found
We have none.

Similar but longer

Not found
We have none.

Other Turkish verbs with the meaning similar to 'play':

None found.