Turkish
| Example in Turkish | Translation in English |
|---|---|
| Tek yapmam gereken, onu elime alıp ovuşturmak. | All I do is hold them in my hands and rub them. |
| Ve ovuşturmak istedi. | ..and she summoned me by rubbing it. |
| Yapmamız gereken ellerimizle böyle ovuşturmak. | What we're gonna do is we're gonna rub it between our fingers like this. |
| Yine de hâlâ, burada kalmak ve toprağı ovuşturmak için çok tedirgin. | Though she's still too nervous to stick around and rub it in. |
| Çilekleri nemli bir beze koyar daha sonra onları bezle çok ama çok nazikçe ovuştururum. | I put the strawberries in a damp cloth and then I rub them ever so gently. |
| Ondan sonra da iyice ovuşturursun. | After that, rub them. |
| Az önce bu parmağımla gözümü ovuşturdum. | Uh-oh. Uh-oh. I just rubbed my eye with this finger. |
| Birçok sefer kemiği ovuşturdum. | Many times I rubbed this bone. |
| Onu ovuşturdum ve bir Cin çıktı. | l rubbed it.. ..and a genie came out of it. |
| Ya bir U.F.O'ydu ya da gözlerimi çok sert ovuşturdum. | So it am either a U.F.O. Or I rubbed my eyes too hard. |
| Yemin ederim Brick'ten sonra domates suyuyla yıkadım koku gidericilerle ovuşturdum ama banyo hala avrupalı gece kulübü gibi kokuyor. | I swear - - I hosed Brick off, made him bathe in tomato juice, rubbed him down with odor-eaters, and still, any room he's in immediately becomes a European nightclub. |