"Greta'yı onurlandırmak için çok yakında halka açık bir şekilde tekrar öldürmeye başlayacağım." | "To honor Greta's memory, "I will start killing again very soon and very publicly. |
- Anma töreni mi? Klinik yöneticimiz birkaç hafta önce vefat etti. Şimdi de yöre halkı onu onurlandırmak istiyor. | Our clinical director am killed a couple weeks ago, so folks in the community wanted to honor her. |
- Belli ki hâlâ bizi onurlandırmak istiyorlar. | Apparently, they still wanna honor us. |
- Ben Ross'un kardeşiyim ve ben size söyleyebilirim Onun kelimenin bir adam olmuştur ve tüm hayatını onurlandırmak. | - I'm Ross' sister and I can tell you he has been a man of his word and honor all his life. |
- Bence bu harika, erkek kardeşini bu şekilde onurlandırmak. | I think it's wonderful, honoring your brother like this. |
"Her kim ki, "komünistleri destekleyen Generalleri korur ve onurlandırırım... " | "Any man who says, "I will protect and honor a General'..." |
Ben cesedi onurlandırırım çünkü o bana Angela Swanson un hayatını ve bu hayatın nasıl sona erdiğini söyler. | I honor the body for what it tells me about Angela Swanson's life and how that life came to an end. |
Ben de vâris eşiyim Atalarımı onurlandırırım. | I am the wife of heir I honor the forefathers |
Ben kimsenin temizlikçisi değilim ve burayı her hafta onurlandırırım. O yüzden kendine düşeni yap, sonrasına bakarız. | I am nobody's cleaning lady and I make honor cube every week, so you do your part and then some. |
Eylemlerimle onu onurlandırırım. | By my deeds, I honor him. |
Böyle yaparak bizi onurlandırırsın. | You honor us by doing so. |
Emirlerime uyduğun zaman beni onurlandırırsın. | You honor me by obeying my command. |
Karın olma fikrini değerlendirmek istersen beni çok ama çok onurlandırırsın. | And I'd be honored if you'd even consider becoming my wife. |
Marie, yarın partnerim olursan beni onurlandırırsın. | Marie, I'd be honored if you'd be my partner tomorrow. |
Umarım bu tacı asaletinle onurlandırırsın ve kendini-- | I hope you honor this crown with dignity and a devotion to... |
Bizimle beraber şarkı söyleyip bizi onurlandırır mısın? | Would you do us the honors and sing with us? |
Eh, Falcon, ıh, onurlandırır mısın? | Eh, Falcon, uh, would you do the honors? |
Kültürleri hakkında bir şeyler öğrenme fırsatının, tadını çıkarıyoruz. Bu mabet, atalarımızın ruhlarını onurlandırır. | This sanctuary honors our ancestral Spirits. |
Size hizmet etmek beni onurlandırır, Bay McGurn. | It honors me to serve you, Mr. McGurn. |
Tanrı, fedakarlığı onurlandırır. | God honors sacrifice. |
Bin yıl boyunca aşkı sadece iki defa tattım. Ve o duyguya sahipken onu onurlandırdım. | In a thousand years, I have found it but twice, and when I have, I have honored it. |
Hayır, anlaşmayı onurlandırdım. | No. I honored it. |
Tanrıları her zaman onurlandırdım baba, biliyorsun. | I've always honored the gods, Father. You know that. |
Yeterince onurlandırdım mı? | Have I honored them sufficiently? |
Ancak adamları benim adamlarım olduğu zaman seni ellerimle öldürerek onu onurlandıracağım. | But then his men will become my men, and I will honor him by killing you myself. |
Eğer bu Ejderhayı öldürürsen, Kızımın söz verdiği şekilde onurlandıracağım. | If you can kill this dragon, I will honor my daughter's promise. |
Senin fedakarlığını onurlandıracağım ve oğlumuzun güvende olacağına and içerim. | I will honor yöur sacrifice and I vow that our son shall be safe. |
Sizi onurlandıracağım efendim. | I will honor you, sir! |
Ve bu büyük üniversitenin tarihini onurlandıracağım. | And I will honor the history of this fine university! |