Get a Turkish Tutor
to seal
"Kaderini mühürlemek."
To seal one's fate.
-ve tek bir hediyemiz var. ve mühürlemek için bir bakireye ihtiyacımız var.
And we registered for one gift. A sacrificial virgin to seal our wedding vows.
Ama '63'de fare baskınına maruz kalınca mühürlemek zorunda kaldık.
But after the rat infestation of '63, we had it sealed.
Ama aynı zamanda, o kapıyı mühürlemenin; kapının arkasında kalan adamların kaderini de mühürlemek olduğunu biliyordum.
But l also knew, by sealing that door, l am sealing the fate of the men locked behind it.
Anlaşmayı mühürlemek için içmem gerekti
I had to drink it to seal the deal.
- Ben mühürlerim
- I'll seal it.
Aksi takdirde, ofisini mühürlerim. Malına... banka hesaplarına el koyarım.
Otherwise, I'll be compelled to seal his office, his property...and all his bank accounts.
Ağlarla mühürlerim, eğer kaçarsa...
I'll seal them with webbing and if he escapes,
Ağzını kulağını öyle bir mühürlerim ki bir daha konuşamaz hale gelirsin!
I'll seal your ears, not to speak of shut mouths!
Formu ben bulur ve imzalayıp mühürlerim
I will get the form signed and sealed, myself!
Üstünü de kırmızı mumla mühürlersin.
Maybe seal it with some red wax.
Şimdi yavaşlarsan kaderini mühürlersin.
Slow down now and seal your fate
14 basamak ve kırılmamış mühürler ürperticiydi.
Yes. The 14 steps down and the unbroken seals were thrilling.
Ama o mühürler, sıradan bir garın mühürleri, bunlar ise tüm devleti simgeliyor
I mean those seals were of that little station only.
Anlaşmayı mühürler bu.
This seals the deal.
Artık mühürler açıldığına göre hepiniz bana 50 dolar borçlusunuz.
Okay, now that the seals have been broken, you each owe me $50.
Az bir derece oynarsak belki mühürler biraz daha dayanır.
With less temp differential the seals might last longer.
- Hayır, şimdilik mühürledim.
- No, I sealed it for now.
-Dudaklarımı mühürledim, maymun.
- My lips are sealed, ape.
74 tane özgeçmiş. Adresleri yazıp, mühürledim.
74 résumé's addressed and sealed.
Ama Hizmetkarlar dışarıda. Kapıyı mühürledim.
But I've got Host outside, I've sealed the door.
Aşınmadan etkilenmiş kısımları mühürledim, ama bu sadece geçici bir önlem.
I've sealed off those sections affected by the corrosion, but it's only a stopgap measure.
Önce, ağzını mühürleyeceğim.
First, I will seal your mouth