Ayaklarım ağrıyor çünkü onları kuvvetlendirmek için yogaya başladım. | Well, my feet only hurt because I'm taking a new yoga class to strengthen them. |
Bağımızı kuvvetlendirmek için iç. | Drink it to strengthen our bond. |
Belki onu yıldız kruvazörümüzü kuvvetlendirmek için kullanabiliriz | Perhaps we could use it to strengthen our star cruisers! |
Bu günümüzü kuvvetlendirmek için Geleceğin sözünü kullanmalıyız | We`ll use the promise of the future to strengthen our today |
Destiny'nin motorları çalışmıyorken fazla enerjiyi kalkanları kuvvetlendirmek ve belki gemideki hasarlı bölgeleri araştırıp mümkünse tamir etmek için kullanmak istiyorum. | While Destiny 's engines are off-line, I'd like to use the extra power to strengthen the shield, maybe explore some damaged areas in the ship, possibly make some repairs. |
- Kayışını kuvvetlendirir. | - It strengthens your band. |
Bu birliktelik nadirdir ama ortak doğaları ortak tutkularını güçlendirir ve aralarındaki bağı kuvvetlendirir. | This dynamic is rare, but the symbiotic nature of their mutual desires actually strengthens their affinity for one another. |
Her ne, onları zayıflatırsa, seni kuvvetlendirir. | Whatever weakens them, strengthens you. |
Sen ve kocan olacak adamla aradaki bağı kuvvetlendirir ve derinleştirir. | It strengthens and deepens the bond between you and the man who's to be your husband. |