- Bayanın çamaşırları kurumak üzere. - Öyle mi? | - These lady's drawers are almost dry. |
- Ne? Mürekkebin tamamen kurumak için vakti olmamış. | The ink hasn't had time to fully dry. |
- Pekâlâ, durulandım ve kurumak için asıldın. | - Right on. - You've been rinsed and hung out to dry. |
Belki içeri gelip kurumak istersin. | Maybe you'd like to come inside and get dry. |
Her şey kurumak üzere. | Everything's way too dry! |
"Sensiz kururum." | "I'll dry up without you." |
Daha çabuk kururum diye. | Thought l'd dry out faster. |
Boşver, birazdan kurursun zaten. | Cheer up, you'll dry in no time. |
Bu daha iyi. Şimdi hemen kurursun. | Have you dry in no time. |
Koşarken biraz kurursun. | Well, you'll dry off a bit during the run. |
Rahatlar ve kurursun. | You'll be nice and dry. |
- Kınadan daha hızlı kurur öyle mi? | It dries faster than henna, right? |
Ahşap genişler, çürür ve kurur. | Wood expands. It perishes. It dries out. |
At pisliği belirli bir zaman sonra kurur. | Lieutenant, a horse apple dries out at a certain rate. |
Başaşağı asabilirsin Böylece kurur ve sen de onu saklayabilirsin. Tamam mı? | You can hang it upside down so it dries out and you keep it. |
Bedenin kurur ve ölürsün. - Hayır! - Ölür müsün? | - And your body dries up and you die. |
Baksana kurudum bile. | And look, I'm even dried out. |
Bana verdikleri ilaçlar içime sıçtı. Güçten düştüm ve kurudum resmen, doğru düzgün uyuyamıyorum bile. Peki. | The meds they're giving me, they're messing me up, I'm all... shaky and dried out, I can't sleep good. |
Ben kurudum. | I'm dried up. |
Biraz, kurudum kaldım. | I was... dried up. |
Japon balığı yemeği gibi kurudum kaldım. | Got dried up like goldfish food down there. |