Bak, koşullarım bunlar. | Look, those are my conditions. |
Bazı koşullarım var. | I have my conditions. |
Bilmiyorsun, ama bunlar koşullarım. | You don't, but those are my two conditions. |
Bizim ilişkimizde de, benim hüküm ve koşullarım vardır. | Well, in our relationship, I have my own terms and conditions. |
Sizinle, şey, yaşam koşullarım hakkında görüşmem gerek. | I need to talk to you about, uh... about my living conditions. |
"Bu karar belli koşullar altında gözden geçirilebilir." | "This verdict may be reviewed under certain conditions." |
"Bu koşullar" ne demek? | What do you mean, "these conditions"? |
"Bu nedenle, bu ilk buluşmamız için bazı koşullar öne sürmemden ötürü bağışlayın, | "Therefore, you must forgive my exacting certain conditions for this, our first meeting." |
"Sağlıksız koşullar. " | "Unsanitary conditions. " |
"Öyle korkunç koşullar hüküm sürüyordu ki, Tanrının oraya uğramadığı çok açıktı." | There were such horrible conditions that God decided not to go there. |