Onları kelepçelersin,koridora indirirsin, yemek verirsin,paranı alırsın,eve gidersin. | You manacle them, you take them down the corridor and back, you serve them their food, you pick up your paycheck, you go home. |
Bu kelepçeler çok dar, sizi sefil iyiler sizi! | These manacles are too tight, you miserable oppressive do-gooders. |
Bunlar, şuradaki kol tarafından kontrol edilen kelepçeler. | These things here are manacles which are controlled by that lever. |
Enerji silahları, işkence sopaları, kelepçeler... ölümün ve acının sembolleri. | Staff weapons, torture sticks, manacles - symbols of pain and death. |
Hanımefendi, kelepçeler benim ve eşim için dumandan ibarettir. | Madam, manacles are mere mist to myself and my... . . my mate. |
Mr. Farrington, kelepçeler lütfen. | Mr. Farrington, the manacles, please. |