Bir televizyon şebekesine sahip bir adamın bu kadar kötü yalan söylemesi inanılır gibi değil. | It doesn't seem possible that a man who owns a television network can be such a bad liar. |
Bunları görüp yalnız kalınca kafama dank etti. Anladım ki insanlar; istatistikmiş, bilgisayar modelleriymiş, gelecek tahminleriymiş bunları daha fazla duymak istemiyor. İstedikleri, elle tutulur, gözle görülür inanılır, güvenilir, anlaşılır.. | And when I saw those, the lights when off for me, I realized, the public doesn't wanna hear about more statistical studies, more computer models, more projections-- what they need is a believable, |
Doğru ya da inanılır olmak zorunda değil sonuçta. | It doesn't have to be true, or even believable. |
Her şeyi kâğıt-kalem ile hallediyor, inanılır gibi değil. | He does everything with pen and paper, if you can believe that. |
Kahverengi sesin, en düşük oktav Mi sesinin 92 cent altındaki ses olduğuna inanılır. | The Brown Noise is believed to be 92 cents below the lowest octave of E flat! - Wha'does that mean? |