! Duyduklarımıza inanmak zorundayız. | We have to believe what we heard. |
"...sihire inanmak için çok uygun bir zaman." | That's he perfect time to believe in magic." |
"...ve biz Hristiyanlar buna inanmak zorundayız; o kadar." Bu noktada da, zannediyorum bunu söylemenin kibar yöntemi şu: | They say look, I am a Christian and we Christians, we just have to believe this and thatís it. |
"Bir karahindibanın samimiyetine inanmak istiyorum." | 'I want to believe in a dandelion's sincerity.' |
"Buna inanmak isterdim. | -Well, I would like to believe so. |
! Çok çalışmaya inanırım, ama sağlam oynamaya da. | I believe in working hard, but playing hard, really, too, 'cause I'm a lot of fun. |
" Ama buna inanırım." | " But I do believe in this." |
"Arkana bak." Ben yalnız kendime inanırım. | Look what's behind you. I only believe in myself. |
"Ben pembeye inanırım. | "I believe in pink. |
"Bir tek kutsal katolik kiliseye inanırım." | "I believe in one Holy, Catholic and Apostolic Church." |
"Anya, hayatımın sonuna kadar seninle olmak istiyorum," derler. Sen de onlara inanırsın. | They say "Anya, I wanna be with you for the rest of my life," and you believe them. |
'Durum bundan ibaret Ya inanırsın ya da fena olur' demiyorum. | I'm not saying 'This is the way it is. You'd better believe it or else.' |
- Belki de dediğime inanırsın. | Maybe you could just believe me. |
- Bir şifacı olduğuna göre büyülerin gücüne elbette inanırsın. | Well, you're a healer. Surely ye believe in the powers of magic. |
- Bunu kendine söylemeye devam et, canım... ve belki bir gün buna inanırsın. | keep telling yourself that, dear and maybe someday you'll believe it. |
"Aşk her şeye uygundur her şeye inanır her şeyi umut eder her şeye tahammül eder." | "Love bears all things, "believes all things, "hopes all things... |
"Bana her kim inanır ve benimle yaşarsa asla ölmeyecektir.." | "Whoever lives and believes in me shall never die.." |
"Bir mucit, tekerleklerin kaldıraçların ve yayların ustaca düzenlemesini yapan kişidir. Ve medeniyet ona inanır." | "an inventor is a person who makes an ingenious arrangement of wheels, levers and springs, and believes it civilization". |
"Gerçek bir Cherokee nerede olursa olsun evrenin merkezinde olduğuna inanır." demişti. | Uh, he told me that a true Cherokee believes... that, wherever he is, he is at the center of the universe. |
"Kim ki bana inanır, o ölse bile yaşayacaktır. | "He who believes in me, though he die, yet shall he live. |
"Benden başka kimse seni sevmez" dediğinde onun sözüne inandım. | And I believed him when he said he was the only one who could ever love me. |
"Bir insan dünyayı değiştirebilir" düşüncesine inandım. | I believed that stuff about "one person can change the world." |
"Daha sonra" ya inandım. | I believed in "afterward". |
"Kimi ayağına bastığım umurumda değil." Söylediğin buydu ve sana inandım. | "I don't care whose toes I tread on". That's what you said, and I believed it. |
"Ona inandım." | "I believed him." |
"...senin masum olduğuna inanacağım." | "...and always will believe that you're innocent." |
- Biri bulsa ve "Biz bulduk." dese inanacağım "Bütün bunlar oldu." diye. | If someone finds those bottles and says, "We found them," then l will believe that all of this really happened. |
- Pekala, bu sefer sana inanacağım. | All right, I will believe you on this. |
Ben her zaman, sizin burayı bu şekilde tasarladığınıza inanacağım, ya da inanmayı seçeceğim. | I will believe always, or choose to believe, you planned it this way. |
Bu sefer, sadece bu sefer sana inanacağım. | This time, this one time l will believe you. |
Hayır, eğer inanırsam bana imkansızı bahşedecek olan Yüce Tanrıya inanıyorum. | No, I am believing in the God Almighty, who can do the impossible if you believe. |
Sana inanıyorum. | I am believing you. |