Ama belirlenmiş dönüşümümüze bir saatten az zaman kaldı sürecimizi hızlandırmak zorundayız. | But as we have less than an hour before our scheduled transition we must accelerate our procedure. |
Belki de eli oyunu hızlandırmak için kullanıyor. - Ama neden? | Maybe he's using the hand to accelerate the game. |
Birçok kişi tarafından, yaşamış en büyük dahi olarak kabul edilen Leonardo, Dünya dışı yaşamlar tarafından, insan ırkının gelişimini hızlandırmak için mi seçilmişti? yoksa bizzat şahit olduğu gelecekteki inanıImaz icatları, haber vermeye mi çalışıyordu? | Might Leonardo da Vinci, the man many have called the greatest genius who ever lived, have been chosen by extraterrestrial beings to accelerate the advancement of the human race, or am he merely trying to communicate the incredible |
Bu duruşmalar bizim için çok önemli, ama mümkün olduğu kadar hızlandırmak daha gerçekçi olur. | We're committed to the trials. But I think it would be realistic to accelerate them as much as possible. |
Büyümeni bir kaç ay hızlandırmak için Borg olgunlaşma odasına ihtiyaç duyabilirsin. | You would require several months of accelerated growth in a Borg maturation chamber. |
- Çürümeyi hızlandırır, kokuyu örter. | It accelerates desiccation and masks the odor. |
Beyin hücrelerinin çürümesini hızlandırır. | It accelerates neural decay in the brain cells. |
Bu da erimeyi hızlandırır. | This accelerates the melt. |
Deniz suyu aslında su kaybını hızlandırır. | The sea water actually accelerates dehydration. |
Harika, iyi, bu kesinlikle süreci hızlandırır. | Great, well, that definitely accelerates the process. |
Bunlardan birinde büyümeyi hızlandırdım ve gayet normal bir erişkin bitki haline geldi. | I accelerated the growth on one of them, and it developed into a perfectly normal adult plant. |
Fizyolojisinde ki, karışıklığı arttırarak, gelişimi hızlandırdım. | I accelerated the development. Augmenting the complexity of its physiology. |
Mansfield'i aradığın için işlemi hızlandırdım. | You called Mansfield. I had it accelerated. |