| - Birlikte Paris'te vakit geçirebilmek çok hoş. | - It's so nice to be able to spend time together in Paris. |
| - Onlarla vakit geçirebilmek için. | - To be able to spend time with them. |
| Adam 40 yılını uzayda sadece o kadını görmeyi bekleyerek geçirmiş, 80 yaşında biri olarak dönmeye razı olmuş, neredeyse tüm hayatını vermeye razı olmuş, sadece son birkaç yılını onunla geçirebilmek için. | He spent 40 years alone in space just waiting to see her, and he am willing to come back as an 80-year-old man, giving up almost his entire life just to spend those last few years with her. |
| Ailemle vakit geçirebilmek için turneleri iptal ettim. | You know, i stopped touring to spend time with my family. |
| Aslında efendim, şükran gününü ailemle geçirebilmek için izinli olabileceğim herhangi bir yol varmı? | N-no, actually, sir, I am wondering if I could possibly, in any way, have Thanksgiving off to spend with my family? |
| "Ben de tüm günümü saçlarımı fırçalamakla geçirebilirim." | "And then I could spend, like, all day brushing my hair." |
| - ...geceyi burada geçirebilirim. | - I could spend the night. |
| - Jethro, bir şey bulmadan istediğin kadar zaman geçirebilirim. | Oh, Jethro... I can spend forever finding nothing. |
| -Bart, ben vakit geçirebilirim. | - Bart, I can spend some time with you. |
| 1955 yılında bir hafta geçirebilirim. | I can spend a week in 1955. I can hang out. |
| "Bütün akşamı Philip'le konuşarak geçirebilirsin. | "You can spend the evening talking to Philip. |
| # You can spend the night beside her (Yanında geçirebilirsin geceyi) # | ## You can spend the night beside her ## |
| - Hatta bir çok geceyi geçirebilirsin. | You might even spend many nights. |
| - Neden? Geyik yapma kızım bana. Önümüzdeki 20 yılını bir elektrikli sandalyede geçirebilirsin. | Don't kid around, sister, you could spend the next 20 years in the electric chair. |
| - Yani istersen anlaşmanın sana düşen kısmını yerine getirmeyebilir ve hayatının geri kalanını federal hapishanede geçirebilirsin. | - Well... you can not keep up your end of the bargain and spend the rest of your life in a federal penitentiary if you like. |
| Geceyi burada geçirebilir mi? | Is it okay if he spends the night? |
| Hayatının geri kalanını bu şekilde geçirebilir. | This may be the way she spends the rest of her life. |
| Bu, bir hükümet binasında geçirdiğim en güzel gündü ve şansıma, bu günü oğlumla geçirebildim. | This is the best day I've ever spent in a government building, and luckily my son am here to share it with me. |
