Adamlar gelişmek üzereyken geri kalmış haldeydiler. | hell, under development and backwardness. |
Ama sizin gelişmek dediğiniz şey sahilleri meclisteki dostlarınıza peşkeş çekmekse... İşte buna itirazım var! | But, if what you call development means turning over the beaches to your friends in parliament for a song, well l object to that. |
Beyninin gelişmek için daha çok vakti vardı. | His brain had more time to develop. |
Bilginiz olsun, Çin'in gelişimiyle ilgili bir kitap çıkaracak o. Anladığımız kadarıyla da Çin'in gelişmek için çok enerjiye ihtiyacı var. | I have to let you know that he's going to publish a book about the development of Chinese industry... and we understand that China needs a lot of energy for development. |
Doğmak gelişmek ölmek. | Being born, flourishing, developing, crumbling, and dying. |
Eğer bir grupta öylesine birşey çalıyorsanız o gelişir ve değişir. | When you're working in a band and you're performing something, it ...willy-nilly, it develops and changes... |
Hafıza kaybı bir savunma mekanizması olarak gelişir. | The amnesia develops as a defense mechanism |
Köprücük kemiğinin ğöğüs kemiğine bağlandığı yerde ince bir tabaka gelişir. | A flake develops on the clavicle where it connects to the sternum. |
Kültürümüz bu şekilde gelişir ve büyür. | That's how our culture develops and grows. |
Ve bir ada yaşlandıkça, daha da çok yaşam alanı gelişir. | And as an island ages, so it develops more habitats. |
Asıl el yazısını taklit etme konusunda biraz geliştim. | I have developed some skill at duplicating the original hand. |
Ben erken geliştim. | I developed early. |
Çocukluğumda erken geliştim. | When I was a little girl, I developed early. |