(Shredder) Kaplumbağalar bu savaşı kazandı. ama tek yaptıkları planlarımı geciktirmek. | (Shredder) The Turtles think they've won this fight, but all they've done is delay my plans. |
- Bizi geciktirmek için! | - To delay us! |
- Newman. İki hafta kadar geciktirmek istesen herkes anlayış gösterirdi. İki hafta kadar geciktirmek istesen herkes anlayış gösterirdi. | Everybody would understand if you wanted to delay for two weeks. |
- O niye geciktirmek istesin ki? | Why the hell would she delay the deal? |
- İlerlemeyi durduramam biliyorum ama geciktirmek için gücümün yettiği her şeyi yapabilirim. | I know I can't stop progress, but I can do everything in my power to delay it. |
Ayrıca tamirini de geciktiririm. | And I also delay the repair. |
Bu kişiler genellikle yaratıcı yöntemlerle zihinsel süreçlerini baskı altında tutmayı başarırlar ve bu da teşhisi geciktirir. | They've managed to sustain their mental processes... through innovative means and that delays diagnosis. |
Bu yüzden iskence, gereklilikten dolayi hizlandirilmasi gereken seyi geciktirir. | Thus, torture delays what must, of necessity, be hastened. |
Bu yüzden işkence, gereklilikten dolayı hızlandırılması gereken şeyi geciktirir. | Thus, torture delays what must, of necessity, be hastened. |
Kasılmayı geciktirir. | It delays the onset of rigor mortis. |
Yalnızca kaçınılmazı geciktirir. | It only delays the inevitable. |