"Güneşin yükseldiğini fısıldamak daha iyidir. | "'Tis better to whisper the sun is rising. |
# Yalnızca yıldız tozlarını serpmek ve "Uyu " diye # # fısıldamak için # | Just to sprinkle stardust and to whisper "Go to sleep" |
- Tamam, fısıldamak zorunda değilsin. | [ Whispers ] ...secret treats. Okay, you don't have to keep whispering it. |
Ama Stefan'ın kulağına fısıldamak için eğildiğimde açlığım kabardı. | But when I leaned down to whisper into Stefan's ear, the hunger surged. |
Ama kayıtlara geçsin, bu iğrenç adamın kulağına fısıldamak gibi bir niyetim yoktu. | But for the record, I had no intention of whispering in this disgusting man's ear. |
"Bu yüzden ben de tanrıya fısıldarım onu sevdiğimi ve minnet duyduğumu söylerim", dedi. | So I whisper only to God's ears that I love and thank him. |
- Ne diyeceğini fısıldarım. | - I whisper to you what to say. |
Adını fısıldarım. | I will whisper your name. |
Ama ben fısıldarım. | But I whisper it. (whispers) Bobby. |
Ara sıra öyle fısıldarım. | Well, every now and then I whisper it. |
Bir şey fısıldarsın, hiç duyulmaz | And whispered word It's never heard |
Birisine aşık olduğunda kulaklarına tatlı sözler fısıldarsın. | When you're in love with someone and you're whispering sweet nothings in their ears. |
Umarım bunlardan birini daha sonra bana fısıldarsın. | I am hoping you might whisper one to me later... |
Şeyhim halvetten çıkınca da, onun kulağına fısıldarsın o da sana bir bir söyler. | You must whisper it into my Sheikh's ear when he comes out of seclusion. - Then he'll interpret it all for you. |
Şikayetin varsa yanıma gelir, kulağıma fısıldarsın. | If you have a complaint, then you can whisper in my ear. |
"Yavaş ve tatlı fısıldar." | "She whispers low and sweet." |
( fısıldar ) Bu bir . | (whispers) This one. |
( fısıldar ) Dana . | (whispers) Dana. |
( fısıldar ) Tamam . | (whispers) Okay. |
( fısıldar ) Tamam. | (whispers) All right. |
"Eğildim ve kulağına sırrımı fısıldadım." | Then I leaned over and whispered the secret in his ear. |
"Kanatlarını hatırla"diye fısıldadım. | I whispered, "Remember the wings, Burrito." Oh-oh-oh-oh! |
"Çok gencim" diye fısıldadım | I whispered, "I am too young" |
# Meleklere fısıldadım # | # I've whispered to angels # |
* Loş ışık olsun diye fısıldadım kulağına, kırmızı bir şeyler giymeye gittim sonra * | ♪ I whispered, "dim the lights" ♪ ♪ and go to slip on something red ♪ |
Ve boynuna asılırken o kurumuş ve yaşlı kulağına fısıldayacağım: | And as I cling to his neck I will whisper in that dry and ancient ear, |
Yalnız olduğumuz halde fısıldayacağım. | I will whisper even though we are alone. |