Bir geçmiş paylaşıyoruz, ve bir amaç paylaşıyoruz esinlenmek ve esinlendirmek için. | We share a history, and we share a goal to inspire and to be inspired. |
Sanırım öyle bir tutkudan esinlenmek istedim. | I guess I wanted to inspire that kind of passion. |
Etrafımdaki her şeyden esinlenirim ve esinlenmekten hoşlanırım ve buna Miami P.D. deki yeni çalışanlar dahildir. | I like to inspire and be inspired by everything around me, and that includes new employees at the Miami P.D. |
1911'in bir mayıs ayı gününde esinlendim. El Paso'da. | I got inspired one day in May, 1911, in El Paso. |
Adını Kıtır koydum ve 70'lerin New York'undan esinlendim. | - It's called crisp... - Mm-hmm. ...And it's inspired by 1970s new york city. |
Aslında Adrien Brody'nin modasından esinlendim. | I'm actually... I'm inspired a lot by the fashions of Adrien Brody. |
Bana mağara kadınını hatırlatan aramıza yeni katılan kız Joe'dan esinlendim. | I am inspired by the new girl Joe, who reminds me of a cavewoman. |
Ben sadece, onun da uyarlamaya çalıştığı aynı çingene halk hikayesinden esinlendim. | I am inspired by the same Gypsy folktale he tried to adapt. |