"Aman Tanrım, okula ulaşabilecek miyim?" diye endişelenmek zorundasınız. | You have to worry, "Oh, my God, would I be able to get to school? |
"Yarın için endişelenmek varken, niye bugünü yaşayasın ki?" | "Why enjoy today when you could be worrying about tomorrow?" |
'Şimdi endişelenmek de tam süper. | 'lt am all very well worrying now. |
- Baba şimdi düşündüm de, eğer yaparsam kimse bana "Andy" diyor diye endişelenmek zorunda kalmazsın çünkü inancımı değiştirince, bir Yahudi ismim olacak. | Dad, now that I think about it, If I do, you won't have to worry About anyone calling me "andy" anymore, |
- Benim için endişelenmek artık Harry'nin işi. | - It's Harry's job to worry about me now. |
- Bunun için ben endişelenirim. | - What if... - I'll do the worrying. |
- Endişelenme. - Elbette endişelenirim. | -Don't you worry. |
- Hep endişelenirim. | I worry all the time. |
- Kalmazsan endişelenirim. | - Well I'd any worry about if you didn't. |
- O zaman, yarın endişelenirim... | - Then tomorrow I will worry. |
- Ne hakkında endişelenirsin? | What do you worry about? |
Araba kullanmayı öğrenecek diye endişelenirsin. | You worry when they learn to drive. |
Ben bir şeyler yaparım, sen endişelenirsin. | I do things, you worry about them. |
Ben endişelenmiyorum, çünkü sen zaten ikimize yetecek kadar endişelenirsin. | l never worry, because l always know youre worried enough for both of us. |
Bir ebeveyn olarak, endişelenirsin. | As a parent, you worry. |
- Kate, her şey için endişelenir. | Kate worries about everything. |
Annem daima her şey için endişelenir. | Mom always worries for nothing. |
Ağabeyler endişelenir. | A brother worries. |
Benim hakkımda benden daha çok endişelenir. | He worries about me more than I do myself. |
Benim için endişelenir. | She worries about me. |
Sana söz veriyorum, sabah olunca ilk olarak gruplar için endişeleneceğim. | I promise you, I will worry about the factions first thing in the morning. |
Senin için endişeleneceğim ve bunun için özür dilemeyeceğim. | I will worry about you. I'm not gonna apologize for that. |
Yokluğunun her saniyesinde senin için endişeleneceğim ama, bu yolculuğa çık. | I will worry... Every second that you're gone, but... make the trip. |
"Birinci; o kadar çok endişelendim ki mektubun kalanını yazmayı unuttum." | "Number one, I am so worried, I forgot to write the rest of this letter." |
"Çok endişelendim ama çalışmam gerekiyordu. Eve gelemedim." | "I am very worried but because of my work I just can't come back"? |
- Agnes, senin için çok endişelendim bebeğim. | Agnes, I am so worried about you, baby. |
- Ama nasıl- - Senin için o kadar endişelendim ki. | - I am so worried about you dear. |
- Ben de benim için endişelendim. | - I've been worried for me too. |
annem, iyi görünmüyordu gerçekten, bazen onun için endişeleniyorum. | 'And me mother, not really on top form, something was worrying her. |