Bizi dolandırmak istemeyen bir yer buluruz. | We'll try and find somewhere that doesn't just want to swindle us. |
Cemaatinizi dolandırmak ya da ruhlarını çalmak için gelmedik. | We're not here to swindle your parishioners or steal your souls. |
Küçük bir kızı dolandırmak için yola çıkmamıştım. | And, uh, I didn't set out to swindle little girls. |
Ona yüklü kredi veren ve ödemesi için baskıda bulunan insanları dolandırmak için müfettiş. | Ah, well, you see Inspector, in order to swindle his creditors, who were pressing him, |
Tanrım, ne dolandırmak ama! | Good God, what a swindle. |
Bana bak şımarık, sana müzik dersi vermesi birçok yaşlı kadını dolandırdım, ve senin bunu... | Look, laddie, I have swindled a lot of old ladies to pay for your singing lessons, and I will not... |