| Bu, benim de cevaplandırmak istediğim bir soru. | That's the one question l want an answer to. |
| Bunu bu odada cevaplandırmak zorunda değiliz. | We don't have to answer that question in this room. |
| Bölümün güvenli bina politikası hakkındaki soruları cevaplandırmak için mahkemeye çağrılıyorsun. | You are being subpoenaed to answer questions about the department's safe building policy. |
| Eğer oturup sorularımızı cevaplandırmazsanız, bugün bitmeden aynı soruları polise cevaplandırmak zorunda kalırsınız. | If you don't sit down and answer our questions, before the end of today, you'll be having the same questions put to you by the police |
| Mademki güçlendirici üzerinde çalışacağız birkaç mektubu cevaplandırmak istedim. | Now that we've got the amplifier working, I wanted to answer a few letters. |
| Hepsini cevaplandırırım. | And see them answered. |
| Bazen imkansız olan, pek çok soruyu cevaplandırır. | Well, sometimes impossible answers a lot of questions. |
| Bayım, sorularınızı cevaplandırdım. | Sir, I've answered your questions. |
| Efendilerim, Poitiers'ta da aynı soruları cevaplandırdım. | My Lords, I have answered the same questions at Poitiers. |
| Tüm sorularınızı cevaplandırdım. | Yeah, I answered all your questions. |
| Her şeyi cevaplandıracağım. | I will answer everything, tell me. |
