- Bir b.k çuvalına borçlanmak istemem. | I don't want to be indebted to some douchebag. |
Alınma ama takımına borçlanmak istemiyorum ve daha uzun soluklu bir çözüm arıyorum bu yüzden, bana numarasını verebilir misin? | No offense, But I don't wanna owe your team, And I'm looking for a more long-term solution, |
Açıkçası bana daha fazla borçlanmak istediğinden emin değilim. | Frankly, I'm not sure he wants to owe me any more than he already does. |
Bana yüz dolar borçlanmak üzeresin. | You're about to owe me a thousand dollars. |
Benim yaptığım yanlış galiba bir erkek gibi borçlanmak... ve her şeyi açıkça söylemekti Cooper. | But when l've done wrong, l own up to it like a man and l set things straight. That's what l do, Cooper. |
- Dinle, Joel bana bu iyiliği yaparsan sana borçlanırım. | Joel... if you do me this favour... I'll... I'll owe you one. |
Papaz olursa sana iki kat borçlanırım. | King, I pay you double. |
Terziden bir şeyler öğrenip de benimle paylaşmayı istersen tekrar sana borçlanırım. | However, if you do learn something from your tailor, and wish to share it with me I would be indebted to you again. |
- Çünkü... Çünkü bana o kadar, borçlanırsın ki sonunda... | - I can't let you do that. |
Bunu yaparsam bana çok borçlanırsın. | If I do this, you owe me bigtime. |
Dinle, eğer göstermezsen sen bana bir hikaye borçlanırsın. | Look, if you don't show it to me, I'll think you are the one who owes me a story. |
Öyleyse sana nasıl borçlanır. | Then how does he owe you money? |
- Evet, borçlandım. | - Yeah, I did. |
Bana büyük bir iyilik yaptın. Sana borçlandım. | Well, you did me a favor, a big one, and I owe you. |
Bu sabah yaptığın için sana borçlandım. | I owe you one for what you did for me earlier. |
Yardım etmek istediğini biliyorum. Ettin de. Sana borçlandım. | I know you wanna help, and you did. |