" Her yüz yıl onun gizli inine ortaya bir kötülük yaratık Güçlü büyülü bir varlık yakalamak ve en kapalı beslemek için algılayabilir" | " An evil creature that emerges from its hidden lair every hundred years to capture and feed off the most powerful magical being it can detect." |
"Anneniz, bebeği beslemek için göğüslerini kullandığında... | "When your mommy uses her breasts to feed a baby" |
"Niye sen de bebeğimizi beslemek istemiyorsun?" | "why don't you want to feed our baby? |
"Yaşamının geri kalanını, bir saatlik doyum ve özgürlükle beslemek." | "To feed the remainder of life with one hour... "...of fullness and freedom. |
"hayvanları beslemek, arabaya bindirmek ve göz kontağı kurmak yasaktır" | "Do not feed or allow animals in car. Do not make eye contact." |
"Peki, seni yatta beslerim." | Sure, I'll feed you in the yacht. |
# Daha çok beslerim. # | The better I feed her |
# Daha çok seversem, daha çok beslerim, # | The better I like her The better I feed her |
- Belki bilirsiniz, efendim, ben genellikle büyük kedileri beslerim. | Maybe you know, Lord, that I often feed the big cats. |
- Ben beslerim. | - I'll feed them. |
"adama balığı verirsin, bir gün için beslersin, balık tutmayı öğretirsin..."? | "give a man a fish, feed him for a day, teach a man to fish..."? |
- Sen beslersin. | That you feed. |
- Çok geç çıkarırsak onu bir pipetle beslersin. | - We pull her out too late, you'll feed her through a tube. |
Acıkırsa beslersin. | If they're hungry, you feed them. |
Alarmı kurdum, duyduğun zaman onu beslersin. | I've set the alarm. When you hear it go off, feed him. |
# Mum, alevi besler # | ¶ The candle feeds the flame |
#Ama orada bulunmak istemenizin nedeni de budur. # #Sizi Çin'den gelen... # #...çay ve portakalla besler. # | But that's why you want to be there and she feeds you tea and oranges that come all the way from China |
- Kraliçeyi besler. | - And it's royal because? - It feeds the queen. |
...kendini geri-besler. | It feeds back on itself. |
Ama insanoğlu yavrularıyla ilgilenir hayatının yaklaşık üçte biri kadar uzun bir süre için onu besler, eğitir, sever. | But Man takes care of his progeny, he feeds, educates, loves it for a very long period, that is, about one third of its existence. |
- Ben de bilmiyordum. O yüzden geçen akşam Fangtasia'ya gitmeden önce onu besledim. | Neither did I so I fed him before we headed over to Fangtasia the other night. |
- Ben seni, biberonla besledim ve gayet iyisin. | - I'm just saying, I bottle-fed you and you turned out great. |
- Kurdunu besledim. İştahı iyi. | I fed your wolf |
- Onu bir yıl giydirdim besledim. O beni kazıklamaya kalktı. | I clothed and fed that man for a year, and he tried to fleece me. |
- Sizin istediğiniz gibi, her gün besledim. | I fed them every day, just like you asked. |
En iyisinden 10 kilo yem alacağım ve bir cami bulup bütün kuşları besleyeceğim. | l will purchase 10 kilos of the finest seed and find an American mosque... and l will feed them to all the birds outside. |
Evinizde bekleyin, ben sizi besleyeceğim. | Just you wait there in your homes and I will feed you. |
Kemiklerinle köpek balığımı besleyeceğim. | I will feed your bones to my dogfish. |
Komşumuzun Shih Tzusu'na senin iç organlarınla besleyeceğim. | I will feed your entrails to our neighbor's Shih Tzu. |
Norman'ı besleyeceğim. | I will feed Norman. |