"İki tarafı bir araya getirmeyi başarmak zorundayız." | We must achieve it to bring both sides together. |
- Bir şeyleri başarmak istiyorsam birazcık kendim değil de onlar gibi olayım. | - If I want to achieve anything, I gotta be a little bit less like me and a little bit more like them. |
632 yılında, Hz. Muhammed başarmak için yola çıktığı neredeyse her şeyi başarmıştı. | By the year 632, Muhammad had achieved almost all that he had set out to achieve. |
Ama kabarcık metaforunun yeni elementleri oluşturması basit görünse de aslında bunu başarmak inanılmaz derecede güçtür. | But although this bubble metaphor makes creating new elements seem simple, it is, in reality, incredibly difficult to achieve. |
Ama kendinizi kanıtlamak... zor olanı denemek... ve imkansızı başarmak istiyorsanız... Güney Kaliforniya'nın Parris Adası'nda 13 haftalık cehennemi bir eğitimden geçin. Bunu yapabilecek ayarda olup olmadığınızı öğrenirsiniz. | But if you want a challenge... if you want to try something difficult... if you want to try to achieve the impossible... you try 13 weeks of hell at Parris Island, South Carolina, and you'll find out if you got what it takes. |
Ne kadar cesur olursan o kadar başarırsın. | The bolder you were, the more you could achieve. |
Uh, "Eğer inanırsan,başarırsın." - | Uh, "if you can believe it, your mind can achieve it." |
Beynin inandığını vücut başarır. | What the brain believes, the body achieves. |
Çünkü kim bir konuda başarıya ulaşırsa bunu, binlerce sessiz kahramanın yardımıyla başarır. | - Because every time anyone accomplishes anything... - Hey. - ...he or she achieves it... |
#Seni bulduğumdan beri, her şeyi başardım. | "Since we met... I've achieved everything." |
- Ben amaçladığım şeyi başardım. | - I achieved my purpose. - What was that? |
... ...büyük bir keşfi başardım, Sonia! | I've achieved a breakthrough, Sonia! |
Ama ben yılmadım ve başardım! | But I went out and achieved anyway. |