"...yaşananları atlatabilmek için; ne yas tutmak, ne ağlamak ne de daha fazla acı çekmek bir işe yaramaz." | ", ,neither sorrow nor crying, neither shall there be any more pain, for these things are passed away, " |
"Gülümseyişi ağlamak iyidir demekti." | Her smile was to say It was all right to cry |
"Seninle ağlamak için orada olacağım." | - I will be here to cry it out with you. |
"Sonunda, sevincin yankısı olmadan acıdan ağlamak olmaz." | "There is no cry of pain without, at its end, an echo of joy. " |
"Trish, ağlamak zorunda değilsin." | Trish, you don't have to cry. |
"Sen gülerken gülerim Hüzünlüysen ağlarım ben de" | "I laugh when you're happy I cry when you're blue" |
# Göz göze gelmeye çalıştığımda, ağlarım | # When I try and catch your eye, I cry |
# Üste çıktığımda güler, altta kaldığımda ağlarım # | ♪ Laughing outside, crying down below ♪ |
* Ama duygularım var ve ağlarım ben de * | ♪ But I can feel and I can cry ♪ |
- 13'e oynamazsan, ağlarım. | - If you don't bet 13, I'll cry. |
"Ağlamaman gereken insanlar için ağlarsın. | "You cry for people you shouldn't cry for. |
"Ağlarsan, tek başına ağlarsın. | "Cry and you cry alone. |
- Ağla, tek başına ağlarsın. | Cry and you cry alone. |
- Bazen ağlarsın bayağı. | - Sometimes you cry. |
- Evet, ağlarsın. | - I don't cry that much. |
"Gobi yerde karı gibi ağlar. | "Gobi on ground cries like woman. |
"Her yeni doğan çocuk savaş için ağlar" dedi. | "Every newborn child cries for war," he said. |
"Merhamet et!" diye ağlar tilki. | "Have pity!" cries the fox. |
"Old Yeller"i seyrederken ağlar. | He cries watching old yeller. |
"Oturur ve ağlar | "She sits up and cries |
Git şimdi... yoksa ağlayacağım. | Now please leave.. or else I will cry. |
ağlayacağım işte! | I will cry for sure! |
Şarkı söyleyeceğiz, ağlayacağım sonra da sana komik hikâyeler anlatacağım. | We will sing, I will cry, and then I will tell you some very funny stories. |
Şimdi ağlayacağım! | I will cry now! |
Ama ağlıyorum, değil mi! | And well, I am crying, damn it! |
Aslına bakarsanız, zaten ağlıyorum. | In fact, I am crying. |
Babam bana onu almak için ne kadar çalışmıştı, ona ağlıyorum. | I am crying because father had worked hard to get me the ring. |
Bu yüzden için için ağlıyorum. | That's why l am crying inside. |
Evet ağlıyorum. | Yes, I am crying. |
"Baba, baba!" diye ağladım. | l cried, "Father, Father!" |
"Beni terk etti Sears'de, ben de Walgreens'e kadar ağladım." | "She left me at Sears and I cried all the way to Walgreens." |
"Dört yıl boyunca çamaşırhanede ağladım ta ki tadilat yapılana dek." | "I cried in the laundry room for four years until they renovated it and used it for something else." |
"Dün gece uyuyana kadar ağladım, biraz iyi geldi. | "Last night I cried myself to sleep, and that helped a little. |
"Hindinin karnı akmayı kesmeyecek!" diye ağladım. | I cried "The turkey's stomach won't stop!" |