"Yanlış anlamak veya anlaşılmak istemem." | "I don't like to misunderstand or be misunderstood." |
- Yaşayan ve aramızda yürüyüş olanlar. - Ones yenmek gerekir - çatışma Lütfen anlaşılmak değil bu yüzden - hala iblisleri mücadele etmek zorundayız yani? | Ones you'll nevertheless need to vanquish though, so that conflict doesn't seep back in. |
Ama yanlış anlaşılmak nasıldır çok iyi biliyorum sizden en fenasını bekleyen insanlarla olmak. | But I do know what it feels like to be misunderstood, to have people expect the worst from you. |
Ben anlaşılmak zorunda değilim. | I don't have to be subtle |
Ben sadece yanlış anlaşılmak istemiyorum... | I mean, I just don't want you to get the wrong... |
Ben bir yunusum. Zekiyim ve sezgiyle anlaşılırım. | Um, I'm a dolphin-- smart, intuitive. |
"Aşkın bereketi, geldiğinde anlaşılır." | "loves blessings, it arrives when it does," |
- Bana hiç anlaşılır gelmiyor. | It doesn't make sense to me. |
- Peki başarılı olmadan ne anlaşılır? | And what does a pass tell us? |
Ama bunun anlaşılır bir yanı yok. | It just doesn't make any sense. |
Beni yanlış anlamayın ama bir kadın ve erkek içeri giriyor üstlerine kapıyı kapatıyorlar söylermisiniz, bu nasıl anlaşılır? | Don't get me wrong but in goes a man and a woman, they close the door you tell me, how does it look? |